Oedipus’tan Hegel’e Modern Batı Düşüncesinde Öteki
Kayseri BÜSAM
14 Aralık’ta Lütfi Sunar “Oeudipus’tan Hegel’e Modern Batı Düşüncesinde Öteki” başlıklı konferansıyla Şehir Akademi öğrencileriyle buluştu. Batılı sosyal teorideki “öteki” kavramı üzerine yaklaşık yedi yıldır çalışan Lütfü Sunar, bu emeğin ürünlerini bizimle paylaştı. Freud’un psikanaliz kuramı açısından çok temel bir yer teşkil eden Oedipus hikâyesini anlatarak konferansına başladı. Ardından uygarlıklar bir tüzel kişilik gibi, tek bir insan gibi düşünülebilir mi, bu çerçevede uygarlıkların psikanalizi yapılabilir mi sorusunu sordu. Bu soruyu tartışarak konferans ilerledi. Uygarlığın ve toplumların bilinçaltı var mıdır sorusuna, yıllar süren çalışmalarının sonunda evet diye cevap verdiğini söyledi. Konuyla ilgili kitapları referans olarak gösterdi. Ölüm korkusunun önemli bir itici güç olduğunu vurguladı.
Kaderini kabul etmeyen, isyan eden birer kahraman olarak Oedipus ve Promete üzerinden konuşmasını devam ettirdi. Aslında metafizik güçler karşısında isyan eden insanın trajediyi oluşturduğunu, ve bu güçlerle başa çıkma düşüncesinin bir ütopya olduğunu vurguladı. Eğer bu konferansın bir metni olsaydı altı çizilecek cümlelerden biri şuydu: “İnsanlar ölümü aşmak için ölüme yenilmek zorundadır.” Lütfi Sunar, Oedipus hikayesinde yer alan unsurları adım adım yorumlayarak Hegel’in düşüncelerinde önemli yer tutan noktaları bize de gösterdi. Hikayedeki bilmece soran Sfenks Hegel’e göre Mısır’ın sorduğu soruyu cevaplayan Yunan’dır. Bu Batı’nın bilinçaltında Antik dönemin ilmini elinde tutan Mısır’ın, sahip olduğu ilme rağmen bulamadığı cevabı bularak Yunanlıların ilmin temsilciliğini Mısır’ın elinden almasıdır. Bu nedenle olsa gerek Sfenks ve Oedipus karşılaşması Batı edebiyatı ve sinemasında alt metin olarak sürekli tekrar eder.
Napolyon’un Mısır seferi, Batı’nın bir kez daha Sfenks’i yenmek üzere onunla karşı karşıya gelme denemesidir. Bu sefer adeta ikinci bir Oedipus hikayesidir. Bu yüzden karşılaşacağı bilmeceleri çözebilmek için Napolyon yanında bir çok bilim insanını da birlikte götürmüştür. Bu yüzden olsa gerek Hegel, düşüncesini Napolyon’un açtığı çağı/dönemi anlamlandırmak üzere kurgular. Hegel’e göre Batı hakkında konuşmak, Doğu hakkında konuşmaktır. Doğu’dan kurtulmaksa ötekinden kurtulmaktır.